Popüler Yayınlar

28 Mayıs 2011 Cumartesi

Daha ne kadar hızlı atabilir

Bir kalp daha ne kadar hızlı atabilir, daha önce de bu kadar hızlı atmış mıydı? Onu bile unuttum. O kadar güzel, o kadar benim ki. O kadar benim ki! Başka hiç kimse ile düşleyemiyorum onu. Başkası ile olabilirse neler yapabilirim, nasıl sarsılırım bilmiyorum. Her an yüzünü görmeme gerek yok. Şimdiki kadar görsem yeter. Neredeyse her gün yani. Ona bir isim bile bulamıyorum. Çünkü o kadar benim olmasına rağmen aynı zamanda da hiç benim değil. Kim, neyin nesi, neden yasak. Bunları yazmak istemiyorum. Belki gerçekten benim olursa yazarım.
Ama şöyle söyliyim, yani her anlattığı, her söylediği, en gülünmiyecek şeye bile gülebilirim o gülünsün diye söylediği için. Beni durdurup bir şeyler anlattığında gözlerimi onun silueti ile süslemek, başımı omzuna yasladığında başımı kaldırmak istmemek. O kadar arkadaşız ki, bunu bozmak bile istemiyorum. Ama artık o kadar seviyorum ki. Onu bensiz, beni onsuz düşünemiyorum. Onu başkası ile hiç düşünemiyorum. Sevgilim olmasa bile olur şimdi, sevgilisi olmasam da. Şimdiki gibi en kıymetli ben olıyım yanında. Hep ben olıyım en sonunda bir arada olalım. Biz olalım. Eğer biz olacaksak, şu an ona dokunmamaya bile katlanırım. Bu kadar aksilik, bu kadar şanssızlık varken aramızda. O kadar insan girmeye çalışırken, kendimize yarattığımız bu gizli dünya bozulsun istemiyorum. Umrumda değil aramızdakiler ama bizi bozarlar diye bilsinler istemiyorum hislerimi. Sanki o varmış gibi, sanki o seviyormuş gibi. O seviyorsa ben de severim gibi. Arkadaşım diye yaratmış olamaz bize bu dünyayı diye düşünüyorum. Umuyorum, istiyorum, seviyor diye yaratmış olsun. Seviyor diye yanımda olmuş olsun. O yüzden beni arıyor, o yüzden bana kızıyor, o yüzden bana bakıyor olsun. O yüzden başımı göğsüne yaslıyor olsun. O kadar anlatamıyorum ki burası bile bozar bu büyüyü diye. Tek bildiğim bir ay onsuzum. Gitti ve olmıcak bu kadar süre, döneceği ana kadar beklemek, sonra yeniden sarılmak, sonra başımı göğsüne yaslaması. Ayakta dururken benim ancak boynuna gelen boyumdan dolayı başımı kaldırıp gözlerinin içine bakmam. Hepsini özlicem. Onu görmeyi çok özlicem. Hem de çok.

23 Mayıs 2011 Pazartesi

yasak meyve

Yasak olan şey her zaman çekicidir deriz. Öyle midir bilmem. Tek bildiğim yasak oldukça gelen her adımı gördüğüm, her adımı farklı anlamlara yormaya çalıştığım, sonra bir an durup evet bana geliyor dediğim, sonra durup ama benim olamaz, o yasak dediğim bir meyve işte. Kalbimi boğan, yeni şarkılar öğrenme isteği uyandıran bu adam. Neden hep bu heyecan varken yasak olur. Yasak olmasa yine bu kadar heyecan olur mu? Kafam o kadar allak bullak ki. Tek bildiğim, kimseye söyleyemediğim bir şey bu. Hiç kimseye söylemediğim, söyleyemediğim ilk şey bu. İstediğim ama adım dahi atamayacağım, adım gelse anlamazdan geleceğim bir şey.
Uzanıp o meyveye, koklamak, tatmak isterken, sadece bakmak. Sadece bakılmak. Rüyalar bile yaratamamak. Buraya yazmaktan bile korkmak. Delice haykırmak istiyorum. Ne oluyor, neler oluyor? Hayır aşık olmuyorum sana demek istiyorum. Hayır geçen sene aynı durumda bastırdığım duygular, hayır hiçbiri yok demek istiyorum. Yasaksın, yasak. Ama yine de istiyorum. Üzgünüm ama istiyorum. Kokunu almak, kokumu vermek istiyorum. Yazamıyorum bile, hissedemiyorum. Hissediyorum ama her hissi içimde boğuyorum. Korkuyorum, kendimden, çok istediğim aşktan. Saçmaladıysam affola. Ama şu an hayatta da şu saçma hallerdeyim.

19 Mayıs 2011 Perşembe

Geri dönmek, bu kadar mı zor?

Blogspotun engellenmesi, şifremi kaybetmem derken o kadar zor oldu ki buraya girebilmem. Neyse sonunda girebildim. Genco ile kapandı konu. Neden kapandı, inanın bende bilmiyorum, ha bunda yanında bir kızı devamlı görmeye başlamamın bir etkisi var mı derseniz, elbette var derim. Sinir krizleri geçirdim resmen. Ben biraz mal olduğum için, karşımdakini tam olarak tanımadan yanaşmam, mal mıyım yani sonuçta, niye yanaşıyım. Neyse işte, hoş bir ablamız çocukla şşipşak tanışıp bağlamış gencoyu. Hayırlı olsun diyoruuuz. Neden mi? Çünkü atlattım bu konuyu, hatta kırılmadım bile çok.
Belki de onu, kendi yaşadıklarımdan uzaklaşmak için kendime bir araç edinmiştim, o yüzden canım yanmadı. Ya da belki kızla ilgiili söyledikleri yüzünden. Beraber olduğun bir insan, mutlaka bir şeyler hissetmen gerekir değil mi? Gidip de kız arkadaşı olmasa da takıldığı insanın arkasından, "sadece güzel ya, höööf" diyen bir erkek. Evet işte bundan soğurum. Benle birlikte olan erkeğin, bana aşık olmasını isterim çünkü, onun için "sadece güzel, höööf" olmak değil. Neyse kendisi genco deil, hanzoymuş. Sadecegüzelhööf hanfendiye de allah sabır versin diyoruz.
Hıyarla görüştük biraz, o barışmak istiyorum dediğinde tekrar koptuk, sonra tekrar görüştük, tekrar koptuk, arkadaş olamayacağız onla bunu anladım. "Sevgilim olmaman önemli değil, benim istediğim gibi yaşayacaksın" ne demek sonuçta. Neyim ben, kapatma mı? Pardon? Neyse, hata bende, tamamen görüşmemek lazım ondaki beni, bendeki onu silmek için bunu anladım. Yine de özlüyor insan. Kardeşin, baban, sevgilin olmuş gibi o adam sonuçta.
Şimdi bir şeyler var, bir hisler ama o kadar gerçek değil ki. Anlatma istemiyorum o yüzden. Hatta biraz da korkunç ve bu kadar soyut ve korkunç bir şeyden bahsetmeye gerek görmüyorum, görmemeliyim. Sadece güzel. Güzel, hem de baya güzel. Hooooof!
(Hatta durum tam olarak bu: http://www.youtube.com/watch?v=5k1kgcezxQE )